25 Mart 2009

İrem Büyümüş (Büyümüş de küçülmüş)

- Annecim yaz gelecek, havalar ısınacak, denize gideceğiz birlikte, oyun oynicaz, denize giricez, arkadaşların gelecek denize, birlikte oyun oynayacaksınız...
- Anne arkadaşlarım gelince sen eve çıksana
- Neden annecim?
- Ben arkadaşlarımla tek oynarım artık büyüdüm
- ( Ama, ama, hayır, daha erken, şimdi olmaz... )

18 Mart 2009

:)

- İremcim tuvaletine gitmezsen seni okula almazlar.
- Annecim okulda benim kadar "tuatet" var mı?
- Evet annecim
- Peki İrem kadar el yıkama yeri
- Evet annecim
- Ben tuatetimi yapıcam oraya, sonra fisonu çekicem, elimi tendim yıkicam di mi anne?
- Neyi çekeceksin annecim?
- Fisonu anne..

17 Mart 2009

İREM'CE

- Annecim sen bi daha işe gitme
- Ama kızım biliyorsun neden işe gidiyorum
- Evet bana çikolata, oyuncak almak için, para kazanmak için
- Evet kızım
- Anne marketten para alalım sen de işe gitme bir daha...
- (???)

- Anne bugün işyerinde amcalar sana para verdi mi?
- Neden kızım?
- Bana çikolata getirmemişsin!!
- (???)

- Anne senin karnında bebek var mı?
- Yok annecim, olsun mu?
- Olsun, o zaman o benim kardeşim olur..
- Evet kardeşin olursa birlikte oynarsınız, sen ona oyuncaklarını verirsin
- (Biraz duraklayarak) Ama o gelirken getirsin kendi oyuncaklarını
- Annecim nasıl getirsin
- Onun annesi alsın ona oyuncaklarını
- (???)

- Sen çok yaramazsın İkıl Pikıl, sen bugün gelmedin.. Siz de AaVuular (HaHular)
(Gece Bahçesinde o gün görünmeyen herkese kızıyor, sen gelmedin diye..)

- Anne ben bugün çok akıllıydım, babaannemi hiç üzmedim, uyudum, yemeğimin hepsini yedim
(Hepsinin tam tersi, babaannenin şikayet etmesine fırsat vermeden kendisi sayıyor..)

16 Mart 2009

CUMARTESİ...

Ne Cumartesiydi ama herşey bir güne denk geldi...
Hani öyle anlar vardır ki iki ayağımız bir pabuca sığar, öyleydi..
Dedemiz geldi Bodrum'dan kaç aydır görmemiştik, sabah oraya gittik
Oradan Zeynep'ciğin doğum günü vardı (bu arada Zeynep kızımızın da artık blog sayfası var...)
Akşam da canım arkadaşım Pınarcığımın düğünü vardı...
İşte resimlerle Cumartesi;
Zeynep'in doğumgününden kareler. Benim makinanın pili bittiği için çekemedim...

sırasıyla; İrem - Duru - Zeynep balon dansı yapıyorlar :)


Pembeli olan Zeynep.. Bu arada çok güzel olmuştu Zeynep..

Veee Pınarımın düğünü:
Sene 1993, ortaokul hazırlık sınıfındayız. Okulun ilk günleri, bahçede tek başıma dolaşıyorum. Biri yaklaştı yanıma "saat kaç" diye sordu cevapladım. "birlikte dolaşalım mı?" dedi...
Sene 2009 biz hala birlikte dolaşıyoruz...
Sene... hep birlikte dolaşalım olur mu??
16 yıl dile kolay.. En güzel yıllarımızı paylaşmışız.. Pınarım, canım arkadaşım..
Çok güzel bir gelin olmuştun... Hayatın da hep o gün gibi ve o inanılmaz kalbin kadar güzel olur...

Babam-Reyhan (Reyhancım sıra sende.. Reyhan'ı da atlamayalım, o da bizimle birlikte, biz bir 3'lüyüz 16 yıldır...) - Pınar&Nebi-Ben

Nebi&Pınar
Çok güzel olmuştu Pınar, tam bir gelin, masum, güzel...

Handan-Annem-Babam (Sizi çok seviyorum, iyi ki varsınız)

Babayla dans...
(Canım sırf Pınarın düğünü için geldi, şimdi yolda.. Seni çok seviyorum)

10 Mart 2009

SÜRPİZ DEDİĞİN

Sürpriz dediğin böyle olur. Hiç beklemediğin bir anda…

Tam uykuya dalarken, gözler kapanmış, sorular-masallar bitmişken kapı çalar. İçeriden bir ses “İrem koş baba geldi”, derken gözleri açılır ikimizin de… İrem inanamaz, “nolmuş anne?”, “baba gelmiş bebeğim…”

Koşulur kapıya, atlanır kucağa, sarılıp öpülür.. daha yarım saat önce “baba gelince ne yapacaksın?” sorusuna verdiği tüm cevapları uygulamakta… Baba öpülür, İrem öpülür, defalarca koklanır…

Manzara görülmeye değerdir…

“İrem biraz da benim kucağıma gelsene kızım” diyen babaanneye “ama sen işe gitmiyorsun ki” denir…

Babaya sarılmak isteyen anneye “anne sen git şurada otur televizyon izle” denir..

Ama uyuma zamanı gelir, ama uyumak istemez.. İkna olduğu cümle yine babayla ilgilidir :”Uyu da sabah babayla oyun oynarsın. Uyumazsan sabah olmaz.”

Yatakta baba da beklenir ama baba biraz nezle-grip karışımı olduğu için gelmez..

Ama beklenir…

"Babam ne zaman gelecek yatağa…"

"Babamın kollarını sevmek istiyorum…"

"Babam ışığı açmasın anne.."

"Anne ben seni çok seviyorum…"
Biz de seni çok seviyoruz meleğim...

Mavi Yastık

Bir varmış bir yokmuş. Bir tane mavi yastık varmış.

Mavi yastık son günlerde çok üzgünmüş. Hiç gülmüyormuş. Çünkü minik çocuk artık mavi yastıkla değil, ona doğum gününde hediye edilen yeni yastığıyla uyuyormuş. Mavi yastık da uzaktan onları izliyor bu duruma çok üzülüyormuş.

Günlerden bir gün, minik çocuk yatağına uzanmış sütünü içerken yeni yastığına süt dökmüş. Annesi hemen kaldırmış yastığını “Ben şimdi bunu yıkarım, sen bu gece mavi yastığınla uyu” demiş ve mavi yastığı çocuğun başının altına yerleştirmiş.

Mavi yastık o kadar sevinmiş, o kadar sevinmiş ki, sabaha kadar çocuğa masallar anlatmış, şarkılar, ninniler söylemiş. Çocuk sabah uyanınca annesine koşmuş “anneciğim o kadar güzel uyudum ki, çok güzel rüyalar gördüm, hep masallar anlatılıyordu bana. Ben mavi yastığımı çok özlemişim, artık mavi yastığımla uyumak istiyorum” demiş.

Ve mavi yastık buna çok sevinmiş. Artık her gece minik çocuğa güzel şarkılar söylüyor, masallar anlatıyor, onun güzel rüyalar görmesini sağlıyormuş.

Bundan sonra minik çocuk ve mavi yastık hiç ayrılmamışlar…

9 Mart 2009

İREM İŞ'TE

İrem ne zamandır benim çalıştığım yeri merak ediyor, sorular soruyordu. "Anne sen işte ne yapıyorsun, orada benim fotoğrafım var mı?" gibi.

Ben de cumartesi günü İrem Hanım'ı fabrikaya götürmeye karar verdim. Hem ona çalıştığım yeri gösteririm, hem de çimlerde koşar oynad diye. Ayrıca İrem'in arkadaşlarının anneleri de geliyorlar, onlarla da oynar, ben de hava müsaitse biraz tenis oynarım dedim.

İrem çok sevdi işyerini.. Masaya oturdu bilgisayarda yazı yazdı..




Çimlerde koştu koştu.. Hadi annecim koş dedim, en sonunda "Anne artık yürüyelim çünkü ben çok yoruldum" dedi.. İrem'in ağzından yoruldum lafını duymak kolay değil...



Ben oynayamadım ama İrem tenis oynadı...


İrem'İn arkadaşları. Yukarıdan aşağıya : Deniz, Alyasu, İrem..


Ve ananeye geldik.. Uyukladı resmen arabada.


Ertesi gün ananeden dönerken ayakkabılarını kendi giydi... Biraz uğraştı ama artık ayakkabılarımızı hep "tendi tendime" giyiyor...

"Anne beni hep buraay getir" sözüyle bitti işyeri ziyaretimiz. Çok sevdi. Tabi herkesten gelen yoğun ilgi de hoşuna gitti minişin... Herkesle sanki uzun zamandır tanıyormuş gibi öpücükler atıyor, kucaklarına gidiyor, masalarında oturuyor..
"Anne ben de büyüdüm artık işe gidicem" diyor.
Canım ya...










































4 Mart 2009

GÜRKAN'A


Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla....
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

Yoksa , zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra........

(CAN YÜCEL)

İREM'DEN....

- Anne bana evli masalı anlatsana?
- Hangi ev annecim (ben anladım tabi)
- Hani vardı ya kız tek başınaydı, arkadaşı yoktu
- Hangisiydi?
- Ya anlat
- Kızım hangisiydi?
- Ya kötü kalpli kadın vardı
- Hatırlamadım
- Hani külkedisi gibi
- Aaa pamuk prenses mi
- Hayır anne hani arkadaşı yoktu
- Aaaa hatırladım Rapunzel
- Evet anne onu anlatsana bana...
................................................

- Anne hani şey var ya onu söylesene?
- Neyi kızım? (Ben biliyorum ama söylemiyorum)
- Hani şey şey
- Ne annecim?
- Hani Karfurda binmiştim ya
- Neye annecim
- Hani sen bindirmiştin
- Neydi
- Evet Neydi anne?
- Neydi İrem?
- Anne adı neydi onun?
- Kızım unuttum sen söylesene
- Attakarı yok attıkaçç yok altıkayıca
- Hıııı Atlıkarınca
- Evet anne adını bi daha söylesene
- Atlıkarınca
- Ney
- Atlıkarınca
- Ney
- Atlıkarınca

2 Mart 2009

30. AY..


Nasıl yani? O kadar oldu mu sen aramıza katılalı? 30 ay.. Aslında başka bir açıdan düşününce sadece 30 ay mı oldu seni tanıyalı? O kadar büyük bir aşk ki sanki yıllardır bizimlesin gibi…

Günler, aylar, mevsimler, yıllar.. Su gibi akıyor.. Mis kokun burnumda.. Sıcaklığın ellerimde.. Sesin hep kulaklarımda.. Kahkahan heryerde.. Gözyaşlarının sızısı içimde.. Mululuğun yüreğimde..

Bir güneş gibi doğdun hayatıma.. Varlığın beni başka bir insan yaptı adeta..

Sevgili kızım..

Umarım sen büyüyünce birlikte okuruz tüm bunları..

Ben sana daha detaylı anlatırım seni, bir tatlı tebessüm yüzümüzde..
Seni çok ama çok seviyorum...
Hani derler ya bir sevginin büyüklüğünü anlatmak için : Bir annenin bebeğini sevdiği gibi...
İşte onun gibi...