29 Haziran 2009

CİMCİME

Haftasonu yazlıktaydık.. Ateşli geçen bir haftanın ardından, kullanılan antibiyotikle birlikte aman hasta olmasın derken küçük hanımın 3 yaş sendromu (evet 2 değil 3 yaş, çünkü galiba İrem Hanım 2 yaş sendromunu yeni yaşıyor) ve inatları yüzünden yeniden hasta oldu.
Burun akıyor, hasta ama o inatla o soğukta üzeri incecik uyumakta ısrar ediyor, bari çorap giydireyim derken uykunun ortasında çorabını çıkarıyor, ya olmadı üzerini örteyim dediğimizde de en derin uykusunda bile uyanıp "örtme üzerimi" diye açıyor.. yemek yedirmek de bir mesele olduğu için tabi İrem Hanım yine hasta...
Gerçi geçen haftaki gibi değil ama şimdi de "gribal" durumlardan ötürü biraz tıkanıklık-öksürük var. Kuzum geçen hafta 3 gün ateşliydi (kızı ateşlenen baba ne yapar, taaa Libya'dan atlar gelir misali babamız da geldi. Babası, kesinlikle "Yılın Babası Oskarını" sonuna kadar hakettin..) çok daha kötüydü ama şimdi biraz ayakta atlatıyoruz.
Yazlıkta sitenin yanına Pazar günleri "sosyete pazarı" kuruluyor. Dün de gün boyu İrem hadi yemeğini ye, yemek yersen seni pazara götürücez, şunu giy pazara gidicez... diye diye akşam oldu, hazırlandık. Evden çıkarken
"Annecim çok heyecanlıyım"
"Niye kızım?"
"Pazara gidicez ya?"
"!!!!"
Kızım bitirdin beni...
Ve kızıma bi tane maviş bir nazar boncuklu bileklik aldım pazardan (bu arada Handanım küçükken nazar boncuğuna pazar boncuğu derdi acaba buradan mı çağrışım yapmış??), taktı, akşam eve dönerken
"annecim sana nazar değecek ama?"
" neden aşkım?"
"Çünkü senin nazar boncuğun yok!!"
Aşkım sana bişey olmasın...

Deniz berbattı.. Rüzgar, dalga...
Ama havuz iyi geldi. 10 dk. da olsa..
Havuz kenarında şezlonga uzanıp ellerinde kitaplarla güneşlenen bayanlar heeey...
Sizi çok kıskandım haftasonu..
Bir rüya gibiydi.
Ben, elimde kitap, şezlonga uzanmış güneşleniyorum.
İrem havuzda oynuyor, yanında babası, arada bana el sallıyor, "anne bak nasıl yüzüyorum"...
Bu hayal bana mı özel yoksa çoğu kişi için de bir hayal mi? Gerçekleştiren var mı?
Yoksa çocuk hasta olmasın diye havuzbaşında ya da kumsalda bizim gibi yarım saatten fazla duramayan var mı??

18 Haziran 2009

herkes gitti..

aşkım..

gitti cumartesi sabahı. havaalana bıraktım sabahın 5'inde.. gözlerim kapana kapana.. yorgundu o da ama daha çok stresli. Geç saatte ok.lendiği için bileti geç saatlerde hazırladı bavulu. (Gürkan'a bir bavul hazırlarken bir de Kurtlar Vadisi izlerken karışmayacaksın). gidişi biraz ani oldu, halbuki her an gidebilir diye hazırlıklıydık..
şimdi soramıyorum da ne zaman geleceksin diye..
pazar günü babalar günü
bu sene her özel günü ayrı geçirdik. doğum günleri, anneler günü, evlilik yıldönümü.. şimdi de babalar günü..
neyse artık. ayrılıklar böyle olsun.

annem&handan

onlar da gitti dün. ankara'ya. miniciğim handanım mezun oldu, cuma günü mezuniyet töreni var. ve ben yanında olamicam.. şefik ve babam da bugün gidiyorlar ankara'ya.. şefika'nın mezuniyetinde 8 aylık hamileydim, doktor gitme demişti, şimdi de işlerden ötürü gidemiyorum. aklım, kalbim hep orada. çok uzun süredir hep birlikte biraraya gelemedik. çok özlüyorum hepimizin birarada olduğu günleri. mutlaka birimizden biri olmuyor.. çocuklar büyüyünce böyle mi oluyor? oradan da bodruma geçecekler hepsi. ne annem-babam-2 bücürük.. ben burada. ama kızım var yanımda di mi? kızım sen yanımda ol.. sen yanımda dur..

uf ne bilim işte...
ayrılık zor gerçekten de..
keşke herkes birarada olsa...
Neyse..
Ben de fotoğraflara bakayım biraz...

9 Haziran 2009

İREMLE HAFTASONU..

Cumartesi günü işyerinden arkadaşımız Deniz'in evine davetliydik. O kadar güzeldi ki herşey.. Buradan bir kez daha Deniz'e ve annesine teşekkür etmek istiyorum..

Ev, bahçe, masa, yemekler (kısır, börekler, pastalar...), ağırlama ve kahve...

Fotoğraf çekmeye bir türlü fırsatım olmadı masanın ve bizlerin. Sadece İrem Hanım ve Zeynep Hanım'ın fotoğraflarını çekebildim..

İremcim çiçek suladı. O kadar çok sevdi ki.. Tabi üstü başı da ıslandı.

Havuç canavarı.. Değil tabi ki.. Sağolsun Beyyak (İrem öyle söylüyor) sayesinde yedi bir tüm havuç. Berrakçım bir sonraki buluşmamızda ben bir meyve sepeti hazırlayayım sen de ortaya çıkar olur mu??


İrem ve Zeynep evcilik oynuyor..
Zeynep neler neler pişirdi bize.. Sigara böreği bile yaptı.. Ama günün sonunda düştü. Canım benim o kadar çok ağladı ki içimiz sızladı..



Karşı evdeki köpekleri izliyor bizim bitirim ikili..



Yazlıktayken...
Aşkım sen ne güzel poz verdin öyle...


Bizim evin karşısındaki parkta uçurtma şenliğinden kareler...
Babamızla...


Sabancı Camii ve gökyüzündeki uçurtmalar
(Gürkan'ın objektifinden..)


Ben - Babaannemiz ve İremcim
Arkamızda da oyun parkı var. Ameliyatlı olduğumuz için zıplamamız yasak ve oynayamadı küçük hanım..



Canım kızım..

Hayat ne güzel seninle birlikte..

Herşeyin tadı bambaşka...

Herşeyin kokusu...

1 Haziran 2009

İYİYİZ..

Yazamadım. Küçük Hanım'dan fırsat bulup değil bilgisayar karşısına odadan odaya geçerken bile bırakmadı çoğu zaman..
İyiyiz. Çok şükür...
Ameliyat günü hastaneye gittiğimizde farketti biraz bazı şeyleri. Çünkü bir gün önce aynı yerde kolundan kan alınınca çok ağlamıştı, sevmiyordu pek orayı..
Odaya çıktık 2. kat 14 numaralı oda.. İrem'e bir elbise getirdiler, eflatun bir ameliyat elbisesi. Önce elbiseye ağladı, beğenmedi elbiseyi.. Kızım elbisen ütülenecek getirecekler diye kandırmaya çalıştık.. Çok ağladı, sürekli... Anestezi uzmanı geldi hadi alıyoruz dedi "ama ilaçlı meyve suyu verecektiniz rahatlaması için" dedim. Çünkü öyle duymuştum. Meyve suyuna bir ilaç katıyorlarmış, çocuk ameliyathaneye girişini, iğne vurulmasını falan hatırlamıyormuş. Neyse onu verdiler, zorla içirdik çünkü meyve suyu ile aramız yoktur..İçince sarhoş gibi oldu. Sabahtan beri ağlayan kız kahkahalarla gülmeye başladı. Güldükçe de bizi güldürmeye. Sonra mayıştı kucağımda, kafasını omzuma yaslayarak...
Bizi çağırdılar. İndik aşağıya kucağımda aşkım... Kapıya geldik. Anestezi uzmanı kucağına aldı, küpesini çıkarttık ve gitti.. "ama öpecektim" diyebildim sadece..
5-10-15-20 dakika... geçti ama nasıl geçti. Her anını hatırlıyorum..
Derken doktor geldi "geçmiş olsun, bitti, açıklık çok fazlaydı.."
Oh dedik rahatladık, sarıldım babaya.. Baktım gözleri doldu, dolunca uzaklaştı.. Canım, bundan 3 yıl önce yine bir ameliyathane kapısında yine bizi bekliyordu...
İrem çıktı ama kucakta. Niye sedyeye yatırmadınız dedik, durmadı ki dediler.. İnliyordu, gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü.. Öptüm gözlerinden.. Ayıkmaya çalıştı, kolundaki serumu çekti, çektikçe kanamaya başladı birkaç damla. Tutamadım elini, ellerim tutmadı çünkü... Asansörden inerken biriniz tutun elini diye bağırdığımı hatırlıyorum, sonra başımın döndüğünü, ayaklarımın tutmadığını.. Panik olmayın dediler. Nasıl olmam, eli kanıyor, canı acıyor, benim içim parçalanıyor..
O inledikçe ben bittim.. Serumu çıkarmaya çalıştı. İğne yerinden oynadı, neyse çıkardılar serum bitmeden. Onu çıkarınca rahatladı kuzum. Kucağıma aldım, şarkı söyledim. Bildiğim, bilmediğim şarkıları, besteler yaptım hemen orada..
Uyudu, anne elimi tut dedi.. Kucağımda meleğim, melek gibiydi...
Sonra ayıkmaya başladı, yatağa yatırdık. Uyandıkça gülmeye başladı.. Hediyelerini açtı.. Hediyeler.. "Anne sen bana ne aldın?" diye sordu "ben mi, kızım aklıma hediye mi geldi?" diyemedim. "evde" dedim...
Doktor geldi kontrole.. Yeşil ameliyat elbisesi üzerinde. Baktı, kontrol etti, konuştu İrem'le.. Doktor amcası sen de birgün bize gel olur mu dedik, "Ama elbiselerini değiştir, bakşa elbise giy öyle gel" dedi. Koptuk orada..
3 saat sonra eve çıktık.. uyuttum eve gelince.. o uyuyunca ben de yığılmışım, nasıl bir uyku anlatamam. Uyudukça her yerimin ağrıdığını hissettim..
Çok şükür atlattık. Hep diyorlardı korkulacak birşey yok diye ama olsun, ameliyat, narkoz, iğne... Korkutuyor insanı...
İşte öyle...
Allah tüm minikleri korusun. Onları bizlere bağışlasın. Hani derler ya dermansız dert vermesin, kesinlikle evet.. Allah dermansız dert vermesin...
Mesaj yazan, arayıp soran herkese tek tek teşekkür ediyoruz. İyi ki varsınız.