28 Nisan 2010

karışıkım- yağmurdan mı??

Niye bilmiyorum bugünlerde iki şarkıya takmış durumdayım
Tamam ikisi de çoook güzel şarkılar ama niye takmış durumdayım?
Kulağımda kulaklık, işyerinde bir yandan çalışıp “sil baştan” bu iki şarkıyı dinliyorum
Ama gerçekten de çok güzeller..

Birisi. Şebnem Ferah’tan…
Sil Baştan..

Gücün var mı sevgilim
Derin sularda inci tanesi aramaya?
Cesaretin kaldıysa
Hala benle aşktan konuşmaya
Söyle canım sevgilim
Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi
Yorgun gibi bir halin var
Duyguların karışık olabilir mi?

Diğeri mi…
Neydi Unuttum..
Gerçi şu an dinliyorum ama..
Boşver..

27 Nisan 2010

karadeniz..

23 Nisan'ın tatil olmasını bahane bilen bizler, hadi dedik bi Karadeniz turu yapalım.
Çocukla olur mu acaba soruları kafamızı meşgul etmedi değil, ama olur düşüncesi ağır basmış olmalı ki, ben, İrem ve anneanne ile babaanneden oluşan ekip, yollara düştük.
Perşembe akşamı çıktık yola, İrem benim yanımda tıngır mıngır giderken küçük hanımın uykusu geldi. Derken yerini hazırladık, yatak, yorgan.. ama ne var ki bizimki uyuyamıyor. 4 saatlik uyku mücadelesi sonrasında uykuya yenik düşerek saat 1 gibi uykuya daldı ve anne için eziyet saatleri başladı. Öyle ki zaten zar zor uyuyan İrem Hanım, ben tam koltuğa oturup ayağını kucağıma koyduğum anda uyanıp beni koltuğun dışına itekledi ayaklarıyla. Ve ben sabaha kadar ön koltuk ve bizim koltuk arasına serdiğim örtünün üzerinde, annemin kucağında uyuyarak gittim.. Neyse ki sabaha karşı babaannenin görev değişikliği teklifini kabul ettim, 1-2 saat koltukta uyuyabildim.
Sabaha karşı Amasra'ya vardık. Harika bir yer Amasra, bayıldım resmen. Ama enerjisini almış bir İrem'in arkasından aygın-baygın bir anne nasıl koşuşturursa öyle koşuşturdum. Ardından Safranbolu'ya gittik biraz dolaştık. Akşama kendimizi otele zor attık, Ilgaz'da bir otelde kaldık. İrem Hanım'ın orada da uyku ve yorgunlukla "ben çocuk klübüne gitmek istiyorum" ağıtlarının ardından odaya çıktık, yatağa girdikten sonra uykuya dalması 10 dakikayı bulmadı :)
Amasra'dan...



Anane-İrem-Babaanne
İkinci gün Sinop ve Kastamonu'ya gittik..
Daha bir dinlenmiş olarak..
Sinop Cezaevi penceresinden..
Dış görüntü ne güzel di mi
Ama içi...
İçler acısı...

Dönüş yolu..
Küçük Hanım resmen otobüsün maskotu oldu
Herkese sevgilerini gönderiyor, günaydın diyor
Gülücükler dağıtıyor..
Bir oynadı, göbekler attı..

Yoruldu..
Yorulduk..
3 günde 2.500 km yol yaptık..
Başta "sevmiyorum" dediği tatili çok sevdiğini söyledi
"Babam beni bir daha getirsin" istedi..
Ve hepinize kocaman sevgiler gönderdi...

20 Nisan 2010

3 silahşörler..

yer: pastabahçesi
kızlar: irem, zeynep ve duru










19 Nisan 2010

dinozor..

arabada Banu Kanıbelli şarkılarını dinliyoruz
dinozor şarkısı çalıyor
"bir dinozorum olsaydı, eli buzdolabına sığsaydı..."
ve irem sordu..
- anne neden bir dinozorum olsaydı diyor?
- dinozoru yokmuş da ondan.
- neden yokmuş anne?
- çünkü dinozorlar artık yoklar kızım
- niye yoklar anne?
- (??) kızım bir öğreneyim sana anlatırım olur mu?
- tamam anne..
anlam karmaşası yaratmadan nasıl analtılır, ne söylenir onu araştırıcam
ama ertesi gün evde çizgi film izlerken, ve ben mutfakta yemek hazırlarken yanıma geliyor
- anne dinozora ne olduğunu ben öğrendim
- ne olmuş kızım?
- meteor çarpmış, bu yüzden yok olmuşlar
- (!!!) ne olmuş???
- meteor çarpmış anne...

izlediği bir çizgi filmde var. ben de izlemiştim ama dikkatimi çekmemişti. orada kısacık bir detay şeklinde geçiyor. ama o kısacık detay bizim için çok önemli bir sorunun cevabı oldu...
ya gerçekten de şimdiki çocuklar bir harika...

12 Nisan 2010

gül'üm


gece gül bahçesinde ararken seni
gülden gelen kokun sarhoş etti beni
seni anlatmaya başlayınca güle
baktım, kuşlar da dinliyor hikayemi

(hayyam'dan..)